Kanserden kalp-damar hastalıklarına, cilt bakımından kozmetiğe kadar her alanda kullanılan zeytin ve zeytinyağı tüketmeniz sağlığınız için çok önemli.

En eski zeytin ağaçlarının Türkiye’de olduğunu biliyor muydunuz? Benim edindiğim bilgi bu yönde. Akdeniz medeniyetlerindeki zeytin ağacı etkisi, 4 bin yıldan fazla süredir devam ediyor. Bunca yıl boyunca insanlar, zeytini gıda olarak tüketmenin dışında tedavi amaçlı ve krem içeriği olarak da kullanmışlar.
Elbette zeytin sadece Türkiye’de yetiştirilmiyor, Akdeniz kıyıları zeytin ağaçlarıyla kaplı desek yanılmış olmayız. Suriye’den Tunus’a, Yunanistan’dan İtalya’ya, Girit’ten İspanya’ya kadar pek çok yerde 4 bin yıldan fazla süredir zeytin yetiştiriliyor.

ZEYTİN AĞAÇLARININ MUCİZESİ

Tutankamon’un mezarında zeytin ağacı yapraklarının bulunduğunu öğrendiğimde oldukça şaşırdım. Antik Yunan’da Hipokrat zeytinyağını ‘büyük terapötik’ olarak tanımlamış. Aynı dönemlerde zeytinyağı, kadınlar tarafından kozmetik nedenlerle de kullanılıyormuş. Antik Yunan kadınları, zeytin yağını banyodan sonra cilt ve saçlarına uygulayarak kalıcı ve hoş bir koku elde ediyorlarmış. Ayrıca zeytinyağını, sönmüş köz ile karıştırarak göz farı da elde ediyorlarmış.

Tarih boyunca zeytin ağacı ya da yaprağı Akdeniz insanı için barış, zafer ve dayanıklılık simgesi olarak görülmüş. Bu simge; birlik, yaşama (dayanma) gücü ve sağlık duygularını uyandırıyor. Dinler tarihine bakıldığında zeytin ağacı dal ve yapraklarının iman ve arınma anlamında güçlü figürler olarak kullanıldığını da görürüz. Dahası dini ritüellerde zeytin dalının tanrıya sunulduğunu gösteren arşiv bilgilerine rastlamak da mümkün.

Zeytin ağaçlarında bir mucize olduğu kesin. Antik Yunan’da zeytinyağı, kral ve atletlere masaj yapmak için kullanılan oldukça pahalı bir yağ imiş. Yunanlılar kurutulmuş dalları, olimpiyat oyunlarının sembolü haline gelen, ‘ebedi alev’ olarak da bilinen tapınakların kutsal lambalarında yakmak için kullanmışlar.

AKDENİZ DİYETİNİN SIRRI

Günümüzde dünya topraklarının yaklaşık 10 milyon hektarında zeytin ağacı dikili; buna benim bahçemdekiler de dahil. Zeytin ağacı Türkiye orijinli olmasına rağmen, İspanya her yıl 6 milyon tondan fazla zeytin üreterek dünyanın en büyük üreticisidir. İkincilik, yılda 3.5 milyon tonla İtalya’ya, üçüncülük ise yılda 2.5 milyon tonla Yunanistan’a ait.
1950’li yıllarda Minnesota Üniversitesi’nde görev yapan Angels Keys, Akdeniz coğrafyasında özel bir şeyler olduğunu fark etti ve Yunan adaları, İtalya, Yugoslavya, Hollanda, Finlandiya, Japonya ve ABD’de yaşayan 12 milyon erkeğin beslenme alışkanlıkları ve bu ülkelerde görülen kardiyovasküler hastalıklar arasındaki korelasyonu 20 yıl boyunca inceleyerek elde ettiği verilerden bir araştırma yayınladı. Sonuçlar, Yunan adalarında ikamet eden kişilerin yüksek miktarda yağ tüketmesine rağmen koroner kalp hastalığına yakalanmadığını ve yaşam beklentilerinin daha uzun olduğunu gösterdi. Keys, sağlığı bölgesel yeme alışkanlığıyla ilişkilendiren ilk araştırmacıydı ve ‘Akdeniz diyeti’ ifadesini ilk o kullandı.

Akdeniz bölgesinde benzer yeme alışkanlıklarına sahip 15 farklı ülke mevcut. Peki, Akdeniz diyetinin temel unsuru nedir? Akdeniz diyeti denildiğinde ısrarla söylenmesi gereken bir şey varsa o da ‘zeytinyağı’dır’. Akdeniz diyetinin yağsız bir beslenme şekli olmadığını söylemekte fayda var. Bu diyet, sağlıklı yağ olarak bilinen ve oleik asitten zengin bir yağ olan zeytinyağını bolca içerir.
Yapılan bazı çalışmalar, zeytinyağının kalp hastalıklarından korunmaya yardımcı olduğunu söylüyor. Mesela, trigliseritlerin, enflomasyona yardımcı olduğu ve kan pıhtılaşmasını önleyerek toplar damarların fonksiyonlarını iyileştirdiği gösterilmiştir. Natürel sızma zeytinyağının iyi huylu kolesterol seviyesini yükselttiği de kanıtlanmıştır. Bizler, soğuk pres yöntemiyle sıkılmış natürel sızma zeytinyağını tavsiye ediyoruz.

KANIN PIHTILAŞMASINI ENGELLİYOR

Zeytinin kendisinin ve soğuk pres natürel sızma zeytinyağının potansiyel sağlık üzerine olumlu etkileri de araştırılmıştır. Her ikisi de hem antioksidan, hem antienflamatuar etki göstermiştir. Daha da ileri gidecek olursak; hem zeytinin, hem de zeytinyağının kan inceltici etkileri sebebiyle, uygun olmayan kan pıhtılaşmalarının önüne geçerek embolik olayları ve hatta kalp krizini önlemeye yardımcı olabildiği kanıtlanmıştır. Zeytin ve zeytinyağının içinde bulunan antioksidan fenollerin, hidroksitrezol antimikrobik etki, kan inceltme ve damar genişletme etkisi var.
Gıdaların antienflamatuar etkileri şimdilerde araştırmacılar açısından oldukça popüler. Yakın geçmişte zeytinyağında oleocant-hal isminde yeni bir fenol bileşiği bulundu. Araştırmalarda, oleocanthalın nan-steroit antienflomatuar ilaçlarla bilimsel olarak karşılaştırılabilir seviyede antienflomatuar etki gösterdiği tespit edilmiştir. Eğer zeytinyağınızın acımsı bir tadı varsa, içerisindeki oleocanthal seviyesi yüksek demektir ve bu da zeytinyağınızın kaliteli olduğu anlamına gelir. Geleneksek Akdeniz diyetine göre, günde 8-10 zeytin ve iki-dört yemek kaşığı zeytinyağı yemeniz yeterlidir.

MEME KANSERİNE KARŞI ZEYTİNYAĞI TÜKETİN!

Araştırmalar, zeytinyağının kanser önleyici etkilerinin de olabildiğini vurgulamaktadır. Bir fenol olmamakla birlikte anti-kanser etki gösteren madde tekli doymamış yağ asidi olan oleik asittir. Oleik asidin ‘her -2’ adında bir geni baskıladığı gösterilmiş. Bu genin açık adı insan epidermal büyüme faktör reseptörü -2’dir. Bu gen, agresif meme kanserlerinde fazla miktarda bulunmaktadır. Bilim adamları, ilerleyen yıllarda ‘her -2’ geninin pozitif olarak bulunduğu meme kanseri hastalarında, zeytinyağını gıda takviyesi olarak kullanabileceklerine inanmaktadırlar.

KALAMATA ZEYTİNİ DNA HASARINI ÖNLEYEBİLİYOR

  • Tadı ve koyu yeşilimsi rengiyle popüler olan kalamata zeytinleri, aynı zamanda yüksek fenol içerirler.
  • Kalamata zeytinleri oleocantale ilave olarak hidroksitirozol de içerirler. Bu da DNA hasarını önleyebileceği anlamına gelir.
  • Ayrıca zeytinlerin kabuğunda maslinik asit adı verilen bir madde olduğu tespit edilmiştir. Bazı araştırmalar, maslenik aisidin kolon kanserlerinde programlanmış hücre ölümünün artmasına destek olarak tümör büyüklüğünü kontrol altında tutmaya yardımcı olabildiğini göstermiştir.

www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.