Yapılan çalışmalar düzenli ve sürekli bir şekilde aralıklı açlığın, obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kanserler ve beyinsel hastalıklar dâhil birçok kronik rahatsızlık üzerinde olumlu etkileri olduğunu ortaya koydu.
Oruç tutmanın sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğunu söyleyenler, bir kesim tarafından eleştiriliyor. Bu eleştirilere zaman zaman ben de maruz kalıyorum. ‘Bu iddia bilimsel mi?’ sorusunu çok sık duymaya başladım. Evet, oruç tutmanın sağlıklı olduğu iddiası bilimsel verilerle destekleniyor. Aralıklı oruç her ne kadar son yıllarda popüler olsa da bu konu hakkında yapılan araştırmalar çok eskilere dayanıyor. 1997 yılında Journal’da yayımlanan bir makalede ömür boyu sürdürülen gıda tüketimi kısıtlamasının hayvanlarda yaşlanma ve yaşam süresi üzerinde önemli etkilere sahip olduğuna yer verildi. Araştırmacılara göre kalori kısıtlamasının yararları, vücuttaki zararlı radikallerin azalmasından kaynaklanıyor.
O yıllarda yapılan çalışmalarda kullanılan kemirgenler günde bir kez besleniyor ve birkaç saat içinde verilen yiyecekleri tüketiyorlardı. Kemirgenler günün geri kalanını, yani yaklaşık 20 saati aç geçiriyordu. Bu konuyla ilgili ilk çalışmaların yapılmaya başlanmasından beri hayvanlar üzerinde yüzlerce çalışma yapıldı ve birçok veri toplandı. Toplanan veriler bir araya getirildiğinde ise, aralıklı açlığın yaşam süresini uzatması üzerindeki etkisinin büyüklüğü cinsiyet veya genetik faktörler gibi sebepler nedeniyle değişken olmasına rağmen, sağlık üzerinde tutarlı etkileri olduğu görüldü.
Aç kalmak vücutta enerji verimliliği sağlıyor
Aralıklı oruç ile ilgili araştırmalar derinleştikçe, kilo kaybı ya da azalmış serbest radikal üretimi gibi faydalarından fazlasını sağladığı görüldü. Üstelik bu çalışmalar sadece hayvanlar üzerinde değil, insanlar üzerinde de yapıldı. Görüldü ki oruç sırasında hücreler dış kaynaklı ya da metabolik strese karşı içsel savunmaları arttıran ve hasarlı molekülleri kaldıran veya onaran yolları harekete geçiriyor. Çoğu insan günde üç öğün ve aralarda atıştırmalık tüketir. Böyle bir beslenme düzeninde hücreler dokulara özgü bir şekilde büyür ve değişime girer. Yani hücreler oruç sırasında yaptıklarını, aktif beslenme düzeninde yapamaz.
Aç kalmanın hücreleri nasıl harekete geçirdiğini basitçe anlatmaya çalışayım. Hücrelerin enerji kaynağı glikoz ve yağ asitleridir. Yemeklerden sonra, alınan glikoz sindirim için gerekli enerjiyi sağlar. Yağlar da trigliserit olarak depolanır. Açlık sırasında vücudun ihtiyacı olan enerjiyi karşılayacak glikoz olmadığından, enerji yedek kaynaktan, yani trigliseritlerden sağlanır. Kısacası vücutta yağ yakımı başlar. Bu yağ yakımı sırasında vücuttaki birçok doku, özellikle de beyin için büyük bir enerji kaynağı olan ketonlar orta çıkar.
Aktif beslenme düzeninde kandaki keton seviyesi düşük olur. Keton oruç başladıktan sonra 8 ila 12 saat içinde yükselmeye başlar. Ayrıca yakıt kaynağı olarak glikozdan yağ asitleri ve keton kullanımına geçiş, solunum değişim oranının, yani üretilen karbondioksit oranının tüketilen oksijene oranla azalmasını sağlar ki bu da daha fazla metabolik esneklik ve enerji verimliliğini gösterir.
Aralıklı açlık ve oruç tutmak arasındaki fark sadece sıvı tüketimi olarak karşımıza çıkıyor, bunu daha önce de söylemiştim. Elbette az su tüketimi vücutta olumsuz sonuçlar ortaya çıkarır. Ancak iftar ve sahur arasında uygun miktarda su tüketmek, su içmeden geçirilen süreyi tolere edecektir.
Konuyla ilgili farklı bir yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.