İnaktif aşılar uzun yıllardır kullanılan bir yöntem. Birçok aşı bu şekilde üretiliyor. mRNA aşıları ise yeni sayılabilecek bir teknolojiyle üretiliyor ve henüz bilim insanları mRNA aşısı hakkında kesin söylemlerden kaçınıyor.
Yeni coronavirüsün Çin’de başlayıp hızla dünyaya yayılması, aynı hızda aşı çalışmalarını da başlattı. Yüzlerce merkezde farklı türlerde aşı geliştirme çabasına girildi. Virüsün ortaya çıkışı henüz ilk yılını doldurmadan bu çalışmalar sonuç verdi ve öne çıkan birkaç aşı adayı daha geniş popülasyonlarda denenerek etkinliğinin, güvenilirliğinin ve yan etkilerinin araştırıldığı faz-3 çalışmalarına başladı.
Bildiğiniz gibi ülkemizde de Çin’de üretilen inaktif aşının faz-3 çalışmaları başladı. Bu inaktif aşı ile 12 bin 450 kişilik gönüllü gruba virüsün ölü hali iki doz halinde enjekte ediliyor ve bağışıklık oluşumu ile yan etkileri gözlemleniyor.
Tek aşı seçeneği mRNA değil
Faz-3 çalışmaları aşamasına gelen bir başka aşı türü de mRNA aşısı. Bu aşı türü biyoteknolojik metot ile üretiliyor. Covid-19’a karşı bu yöntemle üretilen iki aşı var ve her ikisi de neredeyse kullanıma hazır.
İnaktif aşılar uzun yıllardır kullanılan bir yöntem. Birçok aşı bu şekilde üretiliyor, bu yüzden şimdilik bu aşının yeterince güvenli olduğu düşünülüyor. mRNA aşıları ise yeni sayılabilecek bir teknolojiyle üretiliyor ve henüz bilim insanları mRNA aşısı hakkında kesin söylemlerden kaçınıyor.
Vücut doğal olarak mRNA üretir ve kullanır. mRNA, saf genetik DNA bilgisini vücuttaki proteinlere çevirmek için birlikte çalışan üç çeşit RNA’dan biridir. ‘Haberci RNA’ da denen mRNA, genetik bilgileri vücudun bölümlerine iletir ve var olan genetik bilgileri siler ya da değiştirir. Doğru türden tedavi edici kimyasal müdahale ile vücut, DNA’nın gerçekte olduğundan farklı bir şey söylediğine inanması için kandırılabilir.
mRNA aşısı, inaktif virüsü vücuda enjekte etmez, bunun yerine SARs-CoV-2’den genetik materyal parçaları kullanır. Hücrelere yeni coronavirüsün başak proteinine benzer bir protein geliştirme talimatı verir. Bağışıklık sistemi yeni proteinin yabancı bir istilacı olduğunu anladığında, enfeksiyon olarak yorumladığı şeyle savaşmak için bir bağışıklık tepkisi oluşturur ve SARs-CoV-2’ye özgü antikorlar geliştirir. Vücut, proteini ve mRNA’yı ortadan kaldırır, ancak bu antikorlar gelecekteki COVID-19 enfeksiyonundan korunmaya yardımcı olmak için vücutta kalır.
Temel olarak aşı, belirli bir viral etken silueti için “aranıyor” posteri koyar. Bu sayede vücut bu virüs şekline ve hissine karşı bir yanıt üretimini hızlandırabilir.
Yeni coronavirüs karşısında mRNA’nın tek aşı seçeneği olmadığı aşikâr. Dünya çapında şu ana kadar bir düzine potansiyel aşı ortaya çıktı. Ancak şu ana kadar da en hızlısı mRNA. Tabi bir de şimdiye kadar, bazıları denenmiş olsa bile hiçbir mRNA aşısının pazara sunulmadığı gerçeği var.
mRNA’nın önündeki en büyük engel dağıtım
Genel olarak mRNA’nın iyi bir seçenek olduğu düşünülüyor. COVID-19’un bulaşmasını önlemede son derece olumlu ilk bulgulara sahip. Ancak koşulların yakından kontrol edildiği bir klinik araştırmada bir şeyin nasıl performans gösterdiği, gerçek hayatta kullanımının tüm yönlerini göstermez. Bunun yerine, özel olarak hazırlanmış moleküllerin dünyanın her yerine iklim kontrolüyle gönderilmesi, özenle kullanılması, depolanması ve sağlık çalışanları tarafından yönetilmesi gerekecek.
Sağlık çalışanları her ne kadar deneyimli ve yetenekli olursa olsun mRNA da bir o kadar hassas bir formda. Bu aşının -70 derecede tutulması, uygulanacağı noktaya -70 derecede ulaştırılması ve yine kullanılacak yerde de -70 derecede saklanması gerekiyor. Ve üretimin ilk başta yaklaşık 25 milyon doz olması beklendiğinde, tedarik veya nakliye zincirinde oluşabilecek bir problem nedeniyle bunların yüzde 10’unun bile kullanılamaz hale gelme ihtimali cevaplanamayan birçok sorudan sadece biri.
Konuyla ilgili farklı bir yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.