Duygusal zeka ; son yıllarda sıkça duyduğumuz 1990’lı yıllarda popüler olmaya başlayan bir kavram olarak zaman içinde bir çok bilimsel araştırmaya konu oldu. İşe alımlar söz konusu olduğunda adayların duygusal zekalarının ölçülmesi alanında da pek çok adımlar atılıyor. Duygusal zekanın (EQ) iş performansı, liderlik ve akademik başarı üzerinde; bilişsel zekadan (IQ) daha etkili olduğu sürekli tartışılıyor.Peki duygusal zeka başarı getiriyor mu? Ne ölçüde gerekli? Doç. Dr. Selda Koydemir bu konudaki araştırmaları ve görüşlerini aktardı.

Duygusal zeka nedir?

Duygusal zekanın en temel özelliklerinden biri, kendi duygularımızı ve başkalarının duygularını anlama kapasitesidir. Duygusal zekası yüksek kişiler mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, korku, öfke gibi duyguları ayırt etmekte başarılıdırlar. Ayrıca duyguların ne anlama geldiğini ve bizleri ne gibi davranışlara yönlendireceğini de bilirler. Örneğin korkunun, kendilerine yöneltilmiş bir tehdide, suçluluk duygusunun ise yaptıkları bir yanlışa işaret edebileceğini fark ederler. Mutluluk hissedenlerin o sırada sosyalleşmeyi isteyebileceğini, üzüntü hissedenlerinse yalnız kalmayı tercih edebileceğini anlarlar.

Duygusal zeka ayrıca duyguları düzenleyebilmeyi, düşünce ve davranışlarımızı şekillendirmede duygularımızı kullanabilmeyi de içerir. Öfkelendiğimizde karşımızdakine bağırmak yerine biraz sakinleşmeyi bekledikten sonra konuşmaya ve sorunu çözmeye çalışmak, duygu düzenleme stratejilerine bir örnek olarak verilebilir. Dikkati dağıtmak veya duygumuzu görmezden gelmek de birer duygu düzenleme stratejisi; ancak sürekli kullanıldığında uzun vadede psikolojik sağlığımız için pek faydalı değil.Kısacası duygusal zekâ duyguları fark etme, anlama, duyguların gösterdiği bilgileri kullanma ve duyguları düzenleme becerilerini içeren bir yetenektir.

Duygusal zeka iş yerinde olumlu ilişkiler kurmamıza yardımcı oluyor.

Duygusal zeka iş performansımıza doğrudan çok fazla katkıda bulunmasa da daha olumlu ilişkiler kurmamızı ve takım arkadaşlarımızla daha rahat iletişimde bulunmamızı sağlayarak performansımızın artmasına dolaylı olarak destek sağlıyor.

Duygusal zekanın başarı ve performansa etkisi, yaptığımız işin doğasına göre değişiyor.

Pek çok uzman ve eğitimci, duygusal zekanın başarıya ve performansa bilişsel zekadan (IQ) daha fazla etki ettiğini söylese de araştırmalara göre bu ilişki göründüğü gibi basit ve kesin değil. Evet, duygusal zekanın performans ve başarıyla bir ilişkisi var ama bilişsel zekadan daha önemli olduğunu söylemek zor. En önemlisi de bu ilişki sadece bazı meslekler için geçerli…

Mesela pazarlama alanında çalışanlar için duygusal zekanın işe yarayabileceğini düşünebiliriz; ancak araştırmalara göre bu alanda çalışan kişilerin ne kadar satış yaptıklarını belirleyen en önemli faktör IQ; duygusal zekanın etkisi ise oldukça az. Buna karşın eğer her gün başkalarının duygularıyla ilgilenmeniz gereken bir işte çalışıyorsanız (örneğin satış, emlakçılık, çağrı merkezi çalışanları veya avukatlık gibi), o zaman duygusal zekanın size iş performansınızda epey katkısı olabilir. Öte yandan duyguları anlamayı ve duygularla ilgili bilgiyi kullanmamızı gerektirmeyen işlerde çalışanlar için duygusal zeka başarının bir belirleyicisi değildir. Örneğin gününü istatistik analizi yaparak geçiren birisi için duygular gerekli olmadığı gibi dikkat dağıtıcı bile olabilir.

Bunun yanında duygusal zeka, zor ve duygusal açıdan yük getiren işlerde, stres verici iş ortamlarında daha da önem kazanıyor. Çağrı merkezi çalışanları buna iyi bir örnek. Gün içinde arayan çok farklı kişilik özelliğine sahip, o anda sorununun çözülmesi beklentisiyle aramayı yapan, ısrarcı, bazense öfkeli müşterilerle ilgilenmek hiç kolay değil. Bu tarz işlerde duygusal zeka becerileri, karşısındakini anlayarak tepkilerini ona göre düzenleme ve stresle başa çıkma konusunda önemli bir destek kaynağı.

Duygusal zeka ve liderlik

Araştırmalara baktığımızda yüksek duygusal zekaya sahip yöneticilerin (liderlerin) elemanları tarafından daha başarılı ve etkin olarak algılandığı biliniyor. Ayrıca duygusal zekası yüksek liderlerin çalışanları iş yaşamlarından daha fazla doyum alıyor ve iş yerinde daha mutlu oluyor. Liderler için duygusal farkındalık ve kendi duygularını farklı ortamlarda en iyi şekilde kullanma becerileri, geliştirmeleri gereken en önemli becerilerden. Ancak duygusal zekâ liderliğe katkı sağlasa da bazen liderleri aşırı hassas da yapabildiği için olumsuz etkileri de olabilir.

Kurumlar, duygusal zekayı geliştirmeye yatırım yapmalı mı?

Duygusal zekası gelişmiş çalışanların olduğu bir iş yerinde daha etkin, daha üretken ve iletişime daha açık bir çalışma ortamı olacağını söyleyebiliriz. Ancak duygusal zeka becerilerinin faydaları kurumun ve yapılan işin özelliklerine göre değiştiği için bu kararı verirken bu faktörleri göz önüne almakta fayda var. Yani belki belli bazı rollerde çalışanların duygusal zeka becerilerindense farklı becerilerini geliştirmesi hem kendi başarıları hem şirket için getireceği başarılar açısından daha faydalı olabilir. Şunu da unutmamak gerekir; çalışanların duygusal zekası ne kadar geliştirilirse geliştirilsin, kurum kültürü ve yönetim şekli bu becerilerle çelişiyorsa yapılan bu yatırım çok da anlamlı olmayacaktır.

Yazıyı yazan doktor hakkında daha detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.