Coronavirüs karşısında tamamen çaresiz değiliz. Bireysel olarak sorumluluğumuzu yerine getirerek koruma ve korunmaya özen göstermek, toplumsal olarak bu savaştan başarıyla çıkmamızı sağlayacak.
COVID-19 salgınının kış aylarında dünyayı sarması umutları yaz aylarına bağlamıştı. Beklenti, coronavirüsün grip gibi davranması ve havalar ısınınca kendiliğinden kaybolmasıydı. Umulduğu gibi olmadı. Alınan önlemler sayesinde yavaşlayan yayılım, kısıtlamalar gevşetilir gevşetilmez adeta yeniden hortladı. Elbette bunda bireysel olarak önlemlerin uygulanmamasının büyük etkisi var.
Neredeyse tüm dünya ülkelerinde eğriler yeniden yukarıya doğru çıkmaya başladı. Muhtemelen de bu çıkış devam edecek. Türkiye’de vaka sayısı 180 bine yaklaştı. Asemptomatik vakalar da düşünülürse bu sayının daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz. Kayıt altına alınmış hastaların 150 binden fazlası iyileşti. Maalesef 4 bin 800’ün üzerinde hayatını kaybeden var. Yani COVID-19 nedeniyle ölüm oranı yüzde 2.7 civarında. Endişelenmeli miyiz, kesinlikle. Ancak tekrar tekrar belirttiğim gibi, coronavirüs karşısında tamamen çaresiz değiliz. Bireysel olarak sorumluluğumuzu yerine getirerek koruma ve korunmaya özen göstermek, toplumsal olarak bu savaştan başarıyla çıkmamızı sağlayacak.
Ölüm oranı yükselebilir
Coronavirüs ile ilgili grafikler incelendiğinde vakaların ve ölümlerin doğru orantılı gittiğini söylemek mümkün. Vakalar arttıkça ölümler de artıyor.
Vakalar yoğun olarak büyük şehirlerde görülse de, seyahat kısıtlamasının kalkmasıyla Anadolu’nun seyrek nüfuslu köylerinde de görülmeye başlandı bile. Bu da tedbirsizliğin getirdiği bir sonuç. Oysa seyahat edenlerin 14 günlük karantina süresine hala uyması gerekiyor. Eğriyi yukarı çıkaran etkenlerden biri bu. Kırsalda yaşayanların genellikle belli bir yaşın üzerinde olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Bu faktör de eklendiği zaman ölüm oranları korkutucu şekilde yükselebilir.
Karantina ve izolasyon sürecini olması gerektiği gibi atlattık. Her ne kadar hatalar yapıldıysa da çok büyük sonuçları olmadı. Buraya kadar gelip normalleşme sürecine başladığımızda ibrenin tekrar terse dönüyor olması oldukça üzücü.
Virüsü görmezden gelmeyin, küçümsemeyin. En savunmasız anınızda sizi ya da sevdiğiniz birini yakalayabilir.
Akciğer hasarı nakil gerektirebiliyor
COVID-19’u ağır geçiren hastalarda kalıcı akciğer hasarları görülmeye başlandı. Bu hastalar için çözüm ise nakil. Şu ana kadar az sayıda coronavirüs mağduru akciğer nakli olabildi. Yakın zamanda Amerika’da henüz 20 yaşında olan bir hasta yaklaşık 2 aylık savaşı kazandı ve coronavirüsü yendi. Ancak ventilatöre bağlı geçen bu süreçte virüs akciğerleri deliklerle dolu bıraktı. Virüse yakalanmadan önce oldukça sağlıklı olan gencin kalbi, böbrekleri ve karaciğeri de bozulmaya başlayınca acilen nakil listesine alındı. 10 saat süren başarılı bir ameliyatın ardından yeniden normal bir yaşam şansı elde etti.
Herkes bu kadar şanslı olmayabilir. Amerika’da geçen yıl gerçekleşen 40 bin organ naklinin sadece yüzde 7’si akciğer nakli olarak kayıtlara geçti. Tipik olarak bulunması zor olduğu için hastalar çok uzun süreler akciğer nakli olmak için bekleyebiliyor.
Konuyla ilgili farklı bir yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.