Kadın Sağlığı
Anne Olma Şansını Artıran Besinler

Tarih:
2 sene önceon
Yaza
Basın Bülteni
Anne olma şansını artıran besinler neler? Ispanaktan yumurtaya, mercimekten avokadoya… Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Semavi Ulusoy, yumurtanın kalitesi ile sayısını artırabilmek için öncelikle sağlıklı ve dengeli beslenmek gerektiğini vurgulayarak, “Özellikle folik asit, omega 3, A, D ve E vitamini ile çinko ve selenyum içeren besinleri düzenli olarak tüketmek çok önemli. Bu bileşenler genel olarak tükettiğimiz günlük gıdalarımız olan tahıl, taze meyve, sebze ve kuruyemişlerde bolca bulunuyor” diyor…
Bilimsel verilere göre, günümüzde her 7 kadından biri hamile kalmakta güçlük çekiyor ve ilerleyen yıllarda obezite, sigara kullanımı, alkol, aşırı kahve tüketimi gibi hatalı yaşam ile beslenme alışkanlıkları nedeniyle bu oranın ikiye katlanacağı öngörülüyor. Bunun nedeni ise yumurtanın sayısı ile kalitesinin bu faktörlerden olumsuz yönde etkilenmesi. Yüz güldüren haber ise infertilite (kısırlık) sebepleri arasında sayılan yaş ve genetik faktörleri değiştirmek mümkün olmasa da, tıbbi tedavilerin yanı sıra, hamilelik planlayan çiftlerin sağlıklı ve doğru beslenerek şanslarını artırabilmeleri. Öyle ki Harvard Üniversitesi ve Cleveland Clinic tarafından yapılan çalışmalara göre; doğru beslenme ve hayat tarzının düzenlenmesiyle kadınlarda hamilelik şansı yüzde 70 gibi yüksek bir oranda artabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Semavi Ulusoy, yumurtanın kalitesi ile sayısını artırabilmek için öncelikle sağlıklı ve dengeli beslenmek gerektiğini vurgulayarak, “Özellikle folik asit, omega 3, A, D ve E vitamini ile çinko ve selenyum içeren besinleri düzenli olarak tüketmek çok önemli. Bu bileşenler genel olarak tükettiğimiz günlük gıdalarımız olan tahıl, taze meyve, sebze ve kuruyemişlerde bolca bulunuyor” diyor.
SEBZELER
Yeşil Yapraklı Sebzeler
Ispanak, pazı ve diğer koyu yeşil yapraklı sebzeler içerdikleri zengin folik asit sayesinde yumurta kalitesini artırıyorlar. Ayrıca genetik anormalliklere bağlı düşük riskini de azaltıyorlar.
Brokoli
Yumurtlama için hayati önem taşıyan C vitamini ve folik asit açısından zengin bir besin. C vitamininin progesteron hormonunun hücre içine nüfuz etmesine yardımcı olup lüteal faz yetmezliği riskini azalttığı bildiriliyor.
Brüksel Lahanası
Folik asit açısından zengin olan Brüksel lahanası döllenmiş olan yumurtanın rahme yerleşmesine yardımcı oluyor.
Lahana
Lahana di-indol methan açısından zengin bir besin. Bu madde infertilitenin yaygın sebeplerinden olan endometriozis ve miyom oluşumuna karşı koruyucu etki gösteriyor.
Patates
C vitamini açısından zengin ve lüteal faz yetmezliği olan kadınlarda faydalı oluyor. Havuç: Beta-karoten açısından zengin olan havuç yumurtalıklardan yumurtlama (ovülasyon) oranlarını artırırken, oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanma riskini de azaltıyor.
MEYVELER
Nar
İçerdiği bol miktarda C vitaminiyle progesteron hormonunun hücre içine nüfuz etmesinde kolaylaştırıyor ve rahmin en iç tabakası olan endometriumun döllenmiş yumurtanın yerleşmesi için hazırlanmasına yardımcı oluyor. Ayrıca cinsel isteği de artırıyor.
Avokado
Folik asit, E vitamini, lif, doymamış yağ asitleri ve minerallerden zengin bir meyve. E vitamini, rahmin iç tabakası endometriumun olgunlaşmasına katkıda bulunarak döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesine yardımcı oluyor.
Muz
B6 vitamini ve potasyum açısından zengin bir meyve. Yumurtanın kalitesini artırıyor. Kırmızı meyveler (dut, ahududu, yaban mersini): Bol miktarda C vitamini ve folik asit içeren kırmızı meyveler progesteron hormonunun hücre içine nüfuz etmesine yardımcı olup lüteal faz yetmezliği riskini düşürüyor.
HAYVANSAL PROTEİNLER
Yağsız Et (Tavuk, Kırmızı Et)
Demir ve esansiyel yağ asitleri açısından zenginler. Demir eksikliği kadınlarda yumurta oluşumu ve yumurtlama sorunlarına neden olabiliyor. Haftada 2 kez tüketmek gerekiyor. Yumurta: D vitamini, kolin, omega-3 yağ asitleri ve folik asit açısından zengin. Bu içerikleri sayesinde Polikistik Over Sendromu (PCOS) ve miyom gibi iyi huylu ur nedeniyle gelişen döllenme sorunlarının aşılmasına katkı sağlıyor. Ayrıca yumurta kalitesini artırıyor. Günde 1 veya 2 yumurta farklı şekillerde tüketilmeli. Kabuklu deniz ürünleri (Karides, İstiridye vs): B12 vitamini açısından çok zengin olan bu deniz ürünleri döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesine yardımcı oluyorlar.
Somon
Omega 3 yağ asitleri açısından çok zengin olan somon yumurta kalitesini artırıyor. SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ Mükemmel bir kalsiyum, D vitamini ve probiyotik deposu olan süt ve yoğurt, Polikistik Over Sendromu (PCOS) ve miyom gibi iyi huylu urların varlığına bağlı döllenme sorunlarının aşılmasına yardımcı oluyor.
BAHARATLAR
Zerdeçal
C, E vitamini ile folik asit, beta karoten ve lutein gibi antioksidanlar açısından zengin olan zerdeçal adet düzensizliğinin önlenmesinde fayda sağlayarak doğurganlığı artırıyor. Antioksidanlar vücuttu oluşan zararlı serbest radikalleri etkisiz hale getirerek yumurta kalitesini yükseltiyor.
Sarımsak
Antioksidanlar ve selenyum açısından zengin. Selenyum yumurta kalitesini artırıyor.
YAĞLAR VE YAĞLI TOHUMLAR
Zeytinyağı
Antioksidan etkinliğine sahip doymamış yağ asitlerini yüksek oranda içeriyor. Kadınlarda insülin direncini azaltarak doğurganlığın artırılmasına katkıda bulunuyor. Kabak ve ayçiçeği çekirdeği: Sağlıklı bir üreme sistemi için gerekli olan çinkoyu yüksek oranda içeriyorlar. Çinko, antioksidan etkisiyle üreme organlarında kan akımını artırıyor.
Keten Tohumu
Omega 3 ve lignin açısından çok zengin. Lignin, miyom boyutlarının küçülmesine katkıda bulunarak doğurganlığın artırılmasına yardımcı oluyor. Omega 3 yağ asitleri, antioksidan etkiyle hücre yıkımını azaltarak ve rahimde kan akımını artırarak oluşan hamileliğin rahme yerleşmesi ve devamında rol oynuyor.
KURUYEMİŞLER
Badem
İçerdiği E vitamini ve omega 3 yağ asitleriyle yumurta kalitesini artırıyor. Ceviz: Omega 3 yağ asitleri, magnezyum ve lif açısından zengin olan ceviz antioksidan etkiyle yumurta kalitesini artırıyor.
KURUBAKLAGİLLER
Mercimek ve Fasulye
Bitkisel protein, lif ve B vitamini açısından zenginler. Bu içerikleriyle kadınlarda yumurtlama (ovülasyon) oranlarını artırıyor ve oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanma riskini azaltıyorlar.
Konuyla ilgili farklı bir yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Bunlarıda Beğenebilirsin

Selülit hakkında bilmeniz gereken gerçekler…
Selülit hayatın neredeyse kaçınılmaz bir parçası. Herkes bu sinir bozucu cilt durumunu geliştirebilir… Vücudunuzdaki bu izleri tanımalı ve nasıl kurtulacağınız hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalısınız.
“Selülit Nasıl Giderilir” konulu yazıya ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Sağlıklı yaşam konusunda bilinçlendirici içerik paylaşımı yaptığımız youtube sayfamızı görüntülemek için buraya tıklayabilirsiniz.

COVID-19 yayılmaya başladığı andan itibaren tüm dünyaya korku saldı. Özellikle hamile ve yeni doğum yapan kadınlar bu konuda iki kat daha endişeli. Peki COVID-19 fetüs ve yeni doğanlar üzerinde ne kadar etkili?
COVID-19’un bir anda ortaya çıktığı bu süreç özellikle hamile, yeni doğum yapmış ve bebek sahibi olmayı düşünenlerin bebekleri ve kendi sağlıkları ile ilgili soru işaretlerini beraberinde getirdi. İnsan sağlığını tehdit eden bu coronavirüsün yeni ve yakın zamanda ortaya çıkmış olması maalesef bu konuda kesin sonuçlar elde edilebilmesi için yeterli değil. Ancak yine de yürütülen çalışmalardan bazı sonuçlar elde edilmeye başlandı.
Anne adayları COVID-19’dan etkilenebiliyor
Belki birkaç ay öncesine kadar huzurlu bir hamilelik süreci geçiriyordunuz ya da yeni coronavirüsün yayılmasından hemen önce hamile kaldığınızı öğrendiniz. Küresel anlamdaki böyle bir salgının hem bebeğinizin sağlığı hem de kendi sağlığınız için endişe uyandırması son derece doğal.
Tekrar hatırlatmak istiyorum ki bu yeni bir virüs ve hamile kadınlar üzerindeki etkisi hakkında çok az şey biliniyor. Bu konu hakkında araştırma yapan uzmanların ilk tezleri, hamile kadınların COVID-19 ile enfekte olmaları durumunda, hastalık belirtisi göstermelerinin daha muhtemel olduğu yönünde. Mevcut bilgiler ışığında uzmanlar, aynı yaş grubundaki kadınlar ve erkeklerde olduğu gibi hamile olan kadınların da belirtilerinin hafif ila orta şiddette olabileceğini düşünüyor.
Erken doğum riski araştırılıyor
Bu süreçte anne adaylarının en büyük korkusu düşük yapma ya da gebelik sürecinde herhangi bir komplikasyon yaşama riski oluyor. Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi verilerine göre, yeni coronavirüs ile enfekte olan hamile kadınlarda düşük ya da komplikasyon riski henüz görülmedi.
Amerikalı uzmanların SARS ve MERS gibi diğer coronavirüslerden elde ettiği verilere dayanılarak COVID-19’a maruz kalan hamile kadınların erken doğum gibi bazı komplikasyonlara karşı yüksek risk altında olabileceği düşünülüyor. Ancak son derece sınırlı veriler bu tezi doğrulayabilmiş değil. Yani enfekte olmak erken doğumun doğrudan nedeni olmayabilir.
UNUTMAMAKTA FAYDA VAR! COVID-19’un nasıl yayıldığını bilmeyen artık yoktur sanırım. Öksürük veya hapşırık yoluyla havaya karışan damlacıklar ya da yüzeylerden kolaylıkla yayılıyor. Korunmak için neler yapılması gerektiğini de bildiğinizi düşünüyorum. Ancak yine de kısa bir hatırlatma; -Ellerinizi sık sık sabunla yıkayın -Yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmayın -Sosyal mesafenizi koruyun -Hasta hissediyorsanız mutlaka kendinizi izole edin -Bağışıklığınızı güçlendirmek için sağlıklı bir beslenme planı uygulayın |
Virüs fetüse bulaşmıyor
Annelerin ve anne adaylarının soru işaretlerinden biri de, enfekte olmaları durumunda virüsün bebeğe ya da fetüse bulaşma riski. Bu konuda şu ana kadar, COVID-19 ile enfekte olan ve belirtiler gösteren dokuz hamile kadın incelendi. Doğan bebeklerin hiçbirinde virüse rastlanmadı. Ayrıca yeni coronavirüs amniyotik sıvıda, yenidoğanın boğazında veya anne sütünde görülmedi. Yani elde edilen verilere göre virüsün fetüse bulaşması, fetüs üzerinde herhangi bir komplikasyona neden olması oldukça düşük bir ihtimal olarak görülüyor.
Emziren annelere gelirsek, dediğim gibi, anne sütünde COVID-19 virüsü olduğuna dair bir kanıt yok. Virüsün yayılma şekli düşünüldüğünde koruyucu önlem olarak, annelerin bebeklerine yaklaşmadan önce ellerini yıkamalarını ve maske kullanmalarını önerebilirim.
Şunu da eklemek isterim ki adetlerimizde yeri olan kırk uçurma ya da bebek görmesi gibi ziyaretlerden ve aile toplantılarından kaçınmanız önemli.
Konuyla ilgili farklı bir yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Sıcak basması kadınlarda genellikle menopozla ilişkilendirilen bir durum. Ancak bundan daha fazlası olabilir. Sık sık ve kalıcı olarak bu durumu yaşayan kadınlar kalp krizi ve inme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Sıcak bastığını söyleyen orta yaş bir kadına sorulan ilk soru menopozda olup olmadığıdır. Bu semptom menopozun en yaygın belirtisi olduğu için akla başka bir rahatsızlık olabileceği gelmez. Son zamanlarda araştırmacılar kadınlara özgü kardiyovasküler risk faktörlerini daha yakından incelemeye başladılar ve kadınların yüzde 85’ini etkileyen bir durum üzerine yoğunlaştılar, sıcak basması.
Amerika’da Eylül 2019’da açıklanan ‘Kadın Sağlığı Çalışması’nın sonuçlarına göre, iki haftalık bir sürede 6 günden fazla veya gün içinde 4 saatten fazla sıcak basması yaşayan kadınların inme, kalp krizi ya da diğer kardiyovasküler problemlerle karşılaşma riski, sıcak basması yaşamayanlara oranla iki kat daha yüksek olabilir.
Araştırmacıların kalıcı olarak tanımladığı, yani günde 4 saatten fazla sıcak basması yaşayan kadınların, gelecek 20 yıl içinde sıcak basması olmayan kadınlara göre kalp hastalıkları geçirme olasılığının yüzde 80 daha fazla olduğu da bu çalışmada yer alan bilgiler arasında.
Sıcak basması anormal değil, ama dikkate alınmalı
Uzmanlara göre kadınların birçoğu sıcak basması problemini yaşıyor. Üstelik bu durum çok da anormal karşılanan bir belirti değil. Ancak sıcak basmaları kalıcı olmaya başladığında bazı kardiyovasküler risklerin artmaya başladığına işaret ediyor olabilir. Bu tabi ki sıcak basması yaşayan tüm kadınların kalp hastalığı olduğu ya da ileride böyle bir problem yaşayacağı anlamına gelmiyor.
‘İki kat daha yüksek risk’ dendiğinde bu kulağa korkutucu geliyor. Araştırma sonuçları daha iyi yorumlandığında, kadınlarda sıcak basmasıyla ilişkili genel kalp hastalıkları riski artışının düşük kaldığı söylenebilir.
Uzmanlar, sıcak basması durumunun daha iyi incelenmesinin ardından kadınlara özgü kardiyovasküler risk faktörleri arasına girebileceği görüşünde.
Tedavi edilmeli mi? Sıcak basmalarının kardiyovasküler hastalık riskini arttırdığına dair bazı kanıtlar olsa da, sıcak basmalarını tedavi etmenin bu durumu ortadan kaldıracağına dair bir kanıt yok. Bu durumun tedavisi sadece sizi daha iyi hissettirebilir. Tedavi içinse doktorunuzun yazacağı bazı hormon ilaçları kullanmanız gerekebilir. |
Neden sıcak basması yaşanır?
Vücudun aşırı ısındığı bir zaman dilimi sıcak basmalarının nedeni olarak açıklanabilir. Birkaç saniye veya dakikalarca sürebilir. Önce terlemeye başlar, ardından üşüme hissi yaşayabilirsiniz.
Genellikle menopozdan sonraki aylarda ortaya çıkan sıcak basmalarına neyin neden olduğu kesinlik kazanmamışsa da bazı uzmanlara göre sebep östrojen hormonundaki düşüş. Bu düşüşlerin beyindeki hipotalamusu etkilediğine inanılıyor. Hipotalamus, vücut çok sıcak olduğunda bunu algılar ve soğutma hareketlerini tetikler. Devamında ise kan damarları fazla ısıdan kurtulmak için genişler.
Tabi akla “Sıcak basmaları yaşayan kadınların kan damarları nasıl tepki veriyor?” sorusu geliyor. Bu sorunun cevabı 2017 yılında menopoz konusunda yapılan bir çalışmada verilmiş aslında. Bu çalışmaya göre sıcak basması yaşayan 40 ve 53 yaş arasındaki kadınların kan damarı yanıtlarında kardiyovasküler hastalıklarla da bağlantılı olduğu bilinen bazı özellikler ortaya çıktı.
Sıcak basmaları ve kardiyovasküler rahatsızlıklar arasında bir bağlantı olduğuna dair bazı kanıtlar var. Ancak hala bu konuda kanıtlanması gereken onlarca olgu var. Bu bağlantının doğruluğu ne zaman kesinleşir bilemem ama size önerim, kardiyovasküler hastalıklardan çekiniyorsanız, kolesterol, tansiyon ve diyabet gibi risk faktörlerine odaklanmanız olur.
Konuyla ilgili farklı bir yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Stresi Geride Bırakmak İçin Hazırlık Yapın

Hayatın Ritmi 84. Bölüm – Pandemide Evde Yaşam – Covid-19’dan Korunma Yolları

Uzun Süren Öksürükten Kurtulun

Hayatın Ritmi 83. Bölüm – Covid-19 ve Göz Hastalıkları

Covid-19’a Odaklanıp Gribi Unutmayın

Hayatın Ritmi 68. Bölüm – Doğru Maske

Hayatın Ritmi 70. Bölüm – Meme Kanseri Teşhisi ve Tedavisi – Mamografi

Hayatın Ritmi 73. Bölüm – Çocuklarda Kabızlık ve Nedenleri

Hayatın Ritmi 69. Bölüm – Türk Mutfağı ve Mikrobiyata İlişkisi

Covid-19 Kalıcı Beyin Hasarına Neden Olabiliyor

Hayatın Ritmi 84. Bölüm – Pandemide Evde Yaşam – Covid-19’dan Korunma Yolları

Hayatın Ritmi 83. Bölüm – Covid-19 ve Göz Hastalıkları

Hayatın Ritmi 82. Bölüm – Koku ile Ölüm Arasındaki Bağlantı

Hayatın Ritmi 81. Bölüm – Covid-19 ve Koku İlişkisi

Hayatın Ritmi 80. Bölüm – Kalp ve Covid-19 Arasındaki İlişki – Kalp Hastalıkları
Özel Çekilişler İçin Mail Listemize Kaydolun
Öne Çıkanlar
- Bilinçli hasta6 sene önce
Bel Fıtığı Olanlar Nelere Dikkat Etmeli
- Gazete Yazıları4 sene önce
Fibromiyalji Ağrıları
- Beslenme4 sene önce
Düz Bir Karın için Türk Kahvesi!
- Çorbalar5 sene önce
Şifa Çorbası Tarifi
- Salatalar5 sene önce
Somonlu Salata Tarifi
- Bilinçli hasta5 sene önce
Unutkanlık için Ne Yapılmalı?
- Aile Sağlığı5 sene önce
Tiroid Bezi Rahatsızlıkları
- Cilt Bakımı5 sene önce
Güzel Bir Cilt Herkesin Rüyası