Sağlıklı bir yaşam için yedikleriniz kadar yaptıklarınız da önemli. Sağlıklı kalmak için kahvaltıyı ihmal etmeyin, uyku düzeninize dikkat edin, hareketli olun, yeşilden zengin beslenin ve haftada bir de olsa baklagil tüketin
Hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme, uykusuz kalma ve çeşitli hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan kilo alımı; ilerleyen yaşlarda kurtulması güç bir durum haline gelir. Sayısız diyet listesi, ilave egzersizler ve ‘yeni’ yöntemler arasında doğru olanı seçmek; zayıflamaya çalışmanın ilk ve en zor aşamasıdır. Kilo almak ya da vermek, yediklerinizle yüzde 100 ilişkilidir. Bu yüzden ne yemeniz ya da yememeniz gerektiğini bilirseniz işiniz kolaylaşabilir. Ancak sağlıklı bir yaşam için sadece yediklerinize dikkat etmeniz her zaman yeterli değildir. Kahvaltı ihmal edilmemeli, mümkün olduğunca hareket etmeli, uyku düzeninize dikkat etmeli, yeşilden zengin beslenmeli ve haftada bir kez de olsa mutlaka baklagil tüketmelisiniz. Gelin beş adımda yaşam kalitesi arttırma sırlarına hep birlikte bakalım…
1. KAHVALTIYI İHMAL ETMEYİN
Kahvaltı, metabolizmanızı başlatır ve gün içinde kalori yakmanıza yardımcı olur. Aynı zamanda size günlük işlerinizi yapmak için ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi verir. Kahvaltının kötü LDL kolesterol seviyesini düşürme, şeker ve kalp hastalığı riskini önleme gibi etkileri de bulunur. Kahvaltı ayrıca; süt, tahıl ve meyveler gibi sağlıklı gıdalardaki bazı vitamin ve besin maddelerini almanıza yardımcı olur. Dolayısıyla güne kahvaltı ile başlamaya özen göstermelisiniz.
2. HAREKETLİ OLUN
Gün boyunca alınan kalori ve yağlar hareketsizlikle de birleşince kilo alımı kaçınılmaz oluyor. Düzenli egzersiz, vücut ağırlığında azalma (kilo verme) yardımcı olur.
Egzersizin birtakım fizyolojik faydaları da vardır; kasların işlevselliğinde ve vücudun oksijen alıp kullanabilme yeteneğinde olumlu etki sağlar; yüksek tansiyonu düşürür, kötü (LDL ve toplam) kolesterolde düşüşe, iyi (HDL) kolesterole artışa neden olur. Günlük düzenli aktiviteler, vücudun oksijen taşıma ve kullanma becerisini geliştirerek yorgunluk hissini ortadan kaldırır. Bu, özellikle kardiyovasküler hastalığı olanlar için çok önemlidir. Egzersiz programlarından önce ve sonra kas gücünü ve esnekliğini ölçen çalışmalar; özellikle yaşlı gruplarında, sırt ağrısı ve kemik hastalıklarında iyileşme olduğunu gösteriyor. Bir egzersiz programına yeni katılan ve kalp rahatsızlığı tanısı konmuş hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada; kendine güvende artış, daha düşük stres ve daha az kaygı gibi yaşam kalitesinin diğer ölçütlerinde iyileşmelerin meydana geldiği gözlenmiştir. Ayrıca araştırmalar, egzersiz programlarına katılan ve düzenli spor yapan kalp hastalarının ölüm oranının yüzde 20-25 oranında azaldığını da ortaya koymuştur. Günde en az 30 dakikalık günlük aktiviteyle diyetinizi destekleyebilirsiniz. Yürümekten hoşlanıyorsanız en az 10 bin adım atmalısınız. Herhangi bir egzersiz yöntemi edinemiyor ya da uyum sağlayamıyorsanız, o halde gün içinde hareketli kalmaya özen gösterebilirsiniz.
3. UYKUSUZ KALMAYIN
Yapılan araştırmalar; erkeklerin yedisekiz, kadınların ise altı-yedi saat uykuya ihtiyaçları olduğunu gösteriyor. Peki ihtiyacımız kadar uyumazsak ne olur?
Uykusuzluk kazalara sebep olur. Yapılan çalışmalar, ölümcül trafik kazalarının altıda birini uykusuzluk ile ilişkilendirmiştir. Kısaca, uykusuzluk aslında kanserden daha öldürücüdür desek yanlış olmaz.
Uykusuzluk sizi uyuşturur, öğrenme ve düşünme yeteneğinizi baskılar. Beyninizin kognitif fonksiyonlarını etkilemesi; düşünme kabiliyetinizi, konsantrasyonunuzu, dikkatinizi ve reflekslerinizi etkiler.
Uyku problemi yaşayan kişilerde kalp hastalığı, kalp krizi, yüksek tansiyon, inme ve diyabet gibi hastalıkların daha fazla görüldüğü saptanmıştır. Bildiğimiz bir şey var; uykusuzluk, sizi yorgun bırakması yetmezmiş gibi damarlarınızda yaşlanmaya da sebep oluyor.
Uykusuzluk, kilo aldırır. Öncelikle iştahımızı kontrol eden iki hormonun ve vücudumuzda mutluluk hormonunun en fazla nerede üretildiğini bilmeniz gerekiyor. Mutluluktan başlayalım. Bildiğiniz gibi mutluluk hormonu serotonindir; hani depresyon ilaçlarını kullanarak sinir uçlarında artırmaya çalıştığımız hormon. Bu hormon yüzde 80’in üstünde ince bağırsaklarımızda bulunuyor. Şimdi mutsuz olduğunda çikolata yiyenler, bu dürtünün nereden geldiğini tekrar bir düşünsünler.
4. YEŞİL YAPRAKLI SEBZELERDEN ZENGİN BESLENİN
Lahana, brokoli, ıspanak ve pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler; mükemmel birer vitamin, mineral ve antioksidan kaynağıdır. Ayrıca yüksek lif oranları sayesinde, östrojen seviyesinin düşmesini sağlarlar ve sindirim sistemi için de son derece faydalıdırlar. Yeşil yapraklı sebzeler, karaciğeri temizleyerek detoks etkisi yapar. Böylece toksik kimyasalların vücutta dolaşması engellenmiş olur. Bu sayede tümör oluşturan hücreler bir araya gelemez. Deniz yosunu, iyot kaynağı olması sebebiyle kanserle mücadelede önemli rol oynayan bir diğer faydalı yeşil yapraklıdır. Deniz yosunu da östrojen hormonunu düzenleyici etkisi sebebiyle meme kanseri ile savaşta son derece faydalıdır. Brokoli, karnabahar ve lahana gibi kükürtlü sebzeler, anti-kanser özellikleriyle ön plana çıkıyor. Yapılan çalışmalar; bu sebzelerin içerdikleri glukozinolat adı verilen bileşik sayesinde, çeşitli organlarda kanseri durdurucu etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Bu nedenle; özellikle mevsiminde bu sebzeleri sofranızdan eksik etmemeye özen gösterin.
5. NOHUT, FASULYE, MERCİMEK ÜÇLÜSÜNDEN VAZGEÇMEYİN
Nohut: Yeşil yapraklı sebzeler kadar baklagil tüketimi de önemlidir. Sadece yarım bardak siyah fasulye tüketmek, günlük demir ihtiyacınızın yüzde 15’ini karşılamaya yeter. Nohut hakkında yapılan araştırmalar çoğaldıkça, faydaları saymakla bitmiyor. Vitamin ve mineral zengini olan bu bakliyat, en çok folik asit ve B vitamini barındırıyor. Kalp sağlığı ve sinir sistemi üzerindeki önleyici ve tedavi edici etkileri ortaya çıkan nohudun bazı kanser türleri için de son derece faydalı olduğu tespit edildi. Bilim adamları, nohudun metabolizmayı hızlandırarak zayıflamaya yardımcı olduğunu da tespit etti.
Fasulye: Yapılan araştırmalara göre, genellikle salatalarda kullandığımız kırmızı fasulye tam bir antioksidan kaynağı. Antioksidan içeren sebze ve meyveler genelde kırmızı renktedir ve kırmızının tonu koyulaştıkça içerdiği antioksidan miktarı da artar. Ana yemek olarak kullandığımız beyaz fasulyenin glisemik indeksinin düşük olduğu da tespit edildi.
Mercimek: Yapılan araştırmalar, mercimeğin protein yönünden en zengin bakliyat olduğunu söylüyor. (Yarım bardak mercimekte 9 gram protein bulunur.) Mercimek, proteinin yanı sıra magnezyum ve folik asit yönünden de oldukça zengindir.