Yaralandığınız zaman her kafadan bir ses çıkar. Kimisi ‘Yarayı açık bırak, hava alsın’ der, kimisi ise ‘Sıkı sıkı sar’… Peki bunlardan hangisi doğru? Yarayı nasıl sarmalıyız ki çabucak iyileşsin. İşte bu soruların yanıtları…

Ne kadar dikkatli olursak olalım, hemen hemen hepimiz derin kesiklerle sonuçlanan kazalar yaşamışızdır. Bu gibi durumlarda cilt üzerinde oluşan yaranın tamamen kapanarak cildinizin tekrar eski haline kavuşması için elinizden geleni yaparsınız. İşte tam da bu anda çevrenizdekiler, ‘tecrübeleri’ doğrultusunda çeşitli tavsiyeler vermeye başlar. Bir kısmı, yaranızı sıkıca sararak hava temasını kesmeniz gerektiğini söylerken bir kısmı da yarayı tamamen açık bırakmanızı tavsiye edebilir. Özellikle çocuklarınız söz konusu olduğunda en doğru kararı vermeniz gerekir. Peki bu yöntemlerin hangisi doğru? En sık duyduklarımız arasında, yarayı sıkıca sarıp havayla temasını kesmemiz gerektiği önerisi yer alır. Bu tavsiye öyle yaygın ki, bunun tıbbi bir tedavi yöntemi olduğunu düşünenler bile maalesef var. Bu gibi inanışlar, zamana meydan okuma yeteneğine sahip olduklarından nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar gelmeyi başarıyorlar. Bir hekim olarak tıbbın etkilendiği sayısız hurafe olduğunu düşünenlerdenim. Bu da onlardan sadece biri!

CİLDİNİZDE İZLER KALIR 

Herhangi bir kesik ya da kaza sonucu cildinizde yara meydana geldiğinde o bölgedeki hücreler harekete geçer. Yaranın kenarlarından başlayarak yeni hücreler oluşup gelişerek birbirlerine doğru hareket ederler. Böylece yara, kapanmaya başlar. Hücrelerin bu rutini gerçekleştirebilmeleri için belli ortam şartlarına ihtiyaçları vardır. Nemli ortam, bu eylem için gereken ilk şarttır. Eğer yaranızın üzerini sıkıca bandajlar ve bölgeyi kuru bırakırsanız, yenilenmesi gereken hücreleriniz bu görevi yerine getiremezler ve yaranız kapandığında cildinizde istenmeyen izler bırakırlar. Yaralı bölgeyi tamamen açık bırakmak da doğru yöntem değil elbette. Hiç bir bandaj kullanılmadığında zaten açık olan yara, mikrop ve bakteriler için muhteşem bir giriş kapısı halini alır. Enfeksiyon riskine karşı yarayı muhafaza etmek, iyileşmenin hızlı ve doğru ilerlemesi için ilk şarttır. Bu durumda yaranızı sarmanın en iyi yolu, hava almasına ve nemli kalmasına müsade edecek kadar gevşek sarmaktır. Yaralandığınızda onu açık bırakmanızı tavsiye edenleri dinlememeniz gerektiğini artık biliyorsunuz. Ancak atlamamanız gereken bir ayrıntı var ki, o da bandajlama biçiminiz. Yaranızı bandajlayın ancak tamamen kuru ve nemsiz kalmasına sebep olmadan, çok sıkı sayılmayacak şekilde bandajlayın.

YARALANAN PARMAĞINIZI ASLA YALAMAYIN

Yaralanan parmağınızı hemen ağızınıza götürmek ne kadar isabetli bir ilk yardım yöntemidir?

Ağız, bakteriyel anlamda kesinlikle temiz sayılamayacak bir bölgedir. İnsan ağzı, çeşitli bakterilerle doludur ve açık yaralarla temas ettiğinde kolayca bulaşarak cildimizden içeri girebilirler. Buna örnek olarak, New England Journel of Medicine, bir gözlem sonucu yayınlamış. Ufak bir bisiklet kazası yaşayarak baş parmağını yaralayan diyabetli bir erkeğin yaralı parmağında rastlanan Eikenella Corrodens adlı bakteriye, kazazedenin ağzında da rastlanmış. Son derece hafif bir yaralanmayla sonuçlanan o kaza, açık yaraya bulaşan bakteri sebebiyle parmağın kesilmesiyle sonlanmış.

www.sabah.com.tr’de orjinalini bulabileceğiniz bu yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.